x

MURİS MUVAZAASI (MİRASTAN MAL KAÇIRMA), TAPU İPTALİ ve TESCİLİ DAVALARI

 

Muvazaa, Türk Borçlar Kanunu m.19’da ‘’sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler’’ olarak düzenlenmiştir. Bir hukuki ilişkinin taraflarının üçüncü kişileri aldatmak amacıyla kendi aralarında gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ifade etmeyen ama görünüşte geçerli olan bir sözleşme yapma konusunda anlaşmalarıdır. Burada amaç üçüncü şahısları ya da devleti kandırmaktır. Gerçekte yapılmayacak bir işlemin yapılmış gibi gösterilmesi veya işlemin kısmen ya da tamamen farklı bir şekilde yapılmasıdır. Örnek olarak aslında satılmayacak olan bir evi borçlardan dolayı kaybedilmemesi için satılmış gibi gösterilmesi ya da gerçekte yapılmayacak olan bir evliliğin yurtdışına gidebilmek amacıyla yapılması verilebilir.

Muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) ise hukuken nitelikli (nispi) muvazaadır. Görünüşteki işlem ve asıl işlem olmak üzere iki işlem bulunmaktadır. Muris muvazaası çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Muris muvazaasında amaç bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak yani saklı paylı mirasçıların tenkis davası açarak miras paylarını almalarını önlemektir. Karşılıksız kazandırma (bağış), satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlemek örnek olarak gösterilebilir. Muris muvazaası kanunlarımızda düzenlenmemiştir ama uygulama sıkça rastlanmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihinde verdiği 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla muris muvazaası hukukumuza girmiştir. Muris muvazaası davasının klasik butlan görüşüne dayanması gerektiği ve bu yolla çözümlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.05.1987 tarihinde verdiği 4/5 sayılı kararıyla 1974 tarihli karar teyit edilmiştir. 16.03.1990 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında da içtihat değişikliğine yer olmadığı yönünde karar verilmiş ve “muris muvazaası” kavramı kurumsallaşmıştır.

 

Muris muvazaasının unsurları 4 tanedir. Bunlar:

  1. Görünürdeki işlem (Sözleşme), aslında gerçekte yapılmak istenmeyen işlemi yapılmış gibi göstermek için üçüncü kişileri aldatmak amacıyla yapılan sözleşmedir. Görünüşteki bu işlem tarafların gerçek iradelerini yansıtmamaktadır. Bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için tarafların irade beyanlarının birbirlerine uygun olması gerekmektedir. Ancak muris muvazaasında görünüşteki sözleşme tarafların gerçek iradesine uygun olmadığından geçersizdir. Bu geçersizlik herhangi bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebilir, hâkim tarafından re’sen göz önünde tutulur ve sonradan geçerli hale getirilemez. Örnek olarak tapuda evini bağışlamış gibi devreden mirasbırakanın amacı saklı pay sahiplerinin dava açmalarını engellemektir. Satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak da karşımıza çıkmaktadır.

 

 

  1. Muvazaa anlaşması, tarafların görünüşteki bu işlemin sonuç doğurmayacağına ilişkin aralarında yaptıkları anlaşmadır. Muris muvazaasında, muvazaanın oluşması için muvazaa anlaşmasının varlığı şarttır. Muvazaa anlaşması bizzat yapılabilmekle birlikte vekil vasıtasıyla da yapılabilmektedir. Herhangi bir şekle tabi değildir. Bu anlaşma genellikle sözlü olarak yapılmaktadır ancak yazılı olarak da yapılabilmektedir. Muvazaa anlaşmasında mirasbırakan ile üçüncü kişi görünüşte yalnızca mirasçıları aldatmak için hüküm ifade etmeyeceği, gerçek işlemin bağışlama olduğu konusunda anlaşma yapmaktadır. Görünürdeki işlemle aynı zamanda yapılabileceği gibi daha önce de muvazaa anlaşması yapılabilir. Ancak görünürdeki işlemden sonra muvazaa anlaşması yapılamaz. Sözleşmenin daha sonra yapılması durumunda, bu sözleşme geçerli olarak kurulan sözleşmeyi değiştiren ikinci bir sözleşme niteliği taşımaktadır.

 

  1. Gizli sözleşme, aslında gerçek iradeyi yansıtan ama görünürdeki işlemin ardına gizlenen, mirasbırakanın ve sözleşmenin karşı tarafının kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmasını istedikleri sözleşmedir. Örnek olarak, taşınmazını bağış yoluyla devretmek isteyen mirasbırakan bunu gerçek iradesine uygun olmayan satış sözleşmesinin arkasına gizlemektedir. Burada gizli sözleşme olan bağışlama aslında tarafların gerçek iradelerini yansıtmaktadır. Kural olarak da geçerli bir sözleşmedir. Tapulu taşınmazlarda gizli sözleşme de resmi şekil şartına bağlıdır. Bu şekle uyulmadığında geçersiz olacaktır. Tapusuz taşınmazlarda ya da taşınır mallarda şekle bağlı değildir.

 

  1. Mirasçıları aldatma kastı, muris muvazaasında unsurlarından birisidir. Muris muvazaası kavramının varlığından bahsedebilmek için mirasbırakanın muvazaalı işlemi yapmaktaki amacı mutlaka mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Mirasbırakanın mirasçıları aldatma kastı ispat edilemezse ilgili daire tarafından verilmiş birçok kararda da tekrarlandığı üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 74 tarihli kararı uygulama olanağı bulamaz. Mirasbırakan terekesinden taşınmaz kaçırarak mirasçıların tenkis davası açamamalarını sağlamayı amaçlar. Muris muvazaasında tarafların amacı görünürde yaptıkları işlemle mirasçıları aldatmaktır. Mirasçının muvazaalı işlemin yapıldığı tarihte mirasçı olup olmaması önemli değildir, mirasbırakanın muvazaaya dayalı sözleşmeyi yaptığı sırada mal kaçırmak istediği mirasçısının bulunması yeterlidir. Davanın açıldığı tarihte mirasçı olmak uygun ve yeterlidir.

 

Taraflar Neden Muris Muvazaası Yapmaya Yönelmektedir?

Mirasbırakan pek çok nedenle mirasçıdan mal kaçırmak isteyebilmektedir. Her somut olay için nedenler farklılık göstermektedir ancak çoğunlukla muris muvazaasında nedenler birbirine benzer olmaktadır. Bunlar:

  1. Evlatlar Arasındaki Eşitliği Bozma Amacı

İnsanlar kimi zaman evlatları arasında ayrım yapmaktadır. Genellikle erkek evlat kız evlattan daha üstün tutulmakta, kadın erkek eşitliğine dikkat edilmemektedir. Erkek evladı neslin devamı olarak gören zihniyet, halen toplumda değer bulmaktadır. Bu nedenle, mirasbırakan kız evlattan mal kaçırmak amacıyla bu yola başvurabilmektedir.

  1. Toplumsal ve Ailevi Faktörler

Bazen muvazaalı işlem, ailevi faktörler ya da toplum baskısı altında kalarak yapılabilmektedir. Bazen mirasa bırakan ‘’hayırlı evlat’’ olarak gördükleri çocuklarına karşı vefa borcu hissedebilmektedir. Bu da onları muvazaalı işlem yapmaya yönlendirmektedir.  Bazen de yasal mirasçı olmayan mirasçılara karşı minnet duygusundan dolayı da muvazaalı işlem yapılabilmektedir.

  1. İkinci Bir Eşin Bulunması

İkinci eşi bulunan mirasbırakanlar muvazaalı işlem yapmaya yönelebilmektedir. Son eşin etkisi ve baskısıyla, aynı zamanda önceki evlilikten çocukların bulunması ve bu çocuklardan mal kaçırmak istenmesi nedeniyle muvazaalı işlem yapılabilmektedir. Konuya ilişkin Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin de 2018/140 E., 2018/9996 K., 08.05.2018 tarihli kararı bulunmaktadır.

 

Mirasbırakanın Satış, Bağış ve Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri Yapması

Mirasbırakan satış, bağışlama ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleriyle mirasçılarının saklı paylarını ihlal edebilmektedir. Satış sözleşmesi ile satıcı, alıcının ödemeyi üstlendiği bir bedel karşılığında, satılan bir mal üzerindeki hakkı ona devretmeyi borçlandığı sözleşmedir. Taşınmaz satış sözleşmeleri tapuda resmi şekilde yapılmaktadır. Muris muvazaası en çok satış işlemi gibi gösterilen işlemlere konu edilmektedir. Mirasbırakan ile üçüncü kişi ya da mirasçı, tapuya giderek mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçek iradeleri bağışlama olmasına rağmen tapuda satış sözleşmesi yapmaktadır. Taşınmazın devri sözleşmesi taraf iradelerini yansıtmadığından muvazaalı olmaktadır.

Bağışlama sözleşmesi bir karşılıksız kazandırmadır. Sağlararası sonuç doğurmaktadır. Muris muvazaasında, mirasbırakanın amacı mirasçıdan mal kaçırmak olduğu için asıl iradesi bağışlama yapmaktır. Bağışlama sözleşmesi şekil şartına tabidir. Taşınmaz bağışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde yani tapuda yapılmış olması gerekmektedir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle de muvazaalı işlem yapılabilmektedir. Görünürdeki işlem ölünceye kadar bakma sözleşmesi olmasına rağmen gizli işlem bağışlama olabilmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılıklı iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Kişi belirli bir taşınmazın mülkiyetini devralma karşılığında taşınmazın sahibine sağlığında ölünceye kadar bakacağını taahhüt etmektedir.

 

İzlenmesi Gereken Hukuki Prosedür Nedir, Açılabilecek Davalar Nelerdir?

Miras, ölüm ve ölüme eşdeğer (gaiplik) hallerde açılmaktadır. Miras açıldığı andan itibaren de mirasçılar arasında bir adi ortaklık ilişkisi doğmaktadır. Mirasbırakanın mal kaçırmaya yönelik işlemlerine karşı açılabilecek davalar sırasıyla; mirasın denkleştirilmesi davası, tenkis davası ve muris muvazaası davası olarak ele alınmaktadır.

Denkleştirmeye tabi kazandırmalar, mirasbırakanın malvarlığında bulunmayan ancak terekesinde yer alan eşyalardır. Denkleştirmeye tabi alacaklar, mirasbırakanın malvarlığından çıkmış değerlerdir. Denkleştirmenin şartları mevcut olayda mevcutsa, denkleştirmeye tabi alacakların terekeye iadesi istenmektedir. Mirasın denkleştirilmesi davası ile mirasçılar arasında oluşan eşitsizliği gidermek amaçlanmaktadır.

Miras hakkının ihlali sonucu açılabilecek bir diğer dava tenkis davasıdır. Mirasbırakanın, tasarruf özgürlüğünü aşarak, mirasçıların saklı payını ihlal ettiği kazandırmalar bu davanın konusunu oluşturmaktadır. Tenkis davası mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilmektedir. Ayrıca tenkis davası süreye tabidir. Mirasbırakanın 01.01.2002 tarihinden önce ölmesi durumunda, mirasçılar saklı paylarını tecavüz edildiğini öğrendikleri günden itibaren bir sene ve her halde vasiyetnameler hakkında açıldıkları tarihten, diğer tasarruflar hakkında mirasın açılmasından itibaren beş sene geçmesiyle sakıt olur. Bu tarihten sonra ölmüşse, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl geçmekle ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle sona ermektedir.

Miras hakkının zedelendiği durumlarda açılabilecek diğer bir dava da muris muvazaası davasıdır. Konusunu mirasbırakanın mirasçılardan kaçırmak kastıyla devrettiği mal oluşturmaktadır. Miras hakkı ihlal edilen kişiler muris muvazaası davası açmaktadır. Muris muvazaası davası içerisinde birçok farklı davayı barındırmaktadır. Öncelikle mirastan mal kaçırmak maksadıyla yapılan taşınmaz devri ispat edilerek tespiti talep edilir. Muvazaalı işlemlerin iptali talep edilerek haksız kaydın iptali ve düzeltilmesi talep edilir. Muris muvazaası davası, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilecektir. Muvazaa iddiasında olan taraf ispatla yükümlüdür.

Ayrıca diğer üç davadan farklı olarak miras sebebiyle istihkak davası bulunmaktadır. Bu davada mirasbırakanın mirasçıdan mal kaçırma iradesi bulunmamaktadır. Haksız zilyedin elinde bulunan malın mülkiyeti mirasbırakana aittir. Ancak mirasbırakan öldüğü için malı talep etme hakkı mirasçılara geçmiştir.

 

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?

Saklı pay sahibi olup olmaması fark etmeksizin miras hakkı zedelenen tüm mirasçılar, mirastan mal kaçırma davası açabilecek ve muvazaayı her türlü delille ispatlayabilecektir. Herhangi bir şekilde mirasçı olan yani yasal mirasçı, atanmış mirasçı veya evlatlıklar dava açabilmektedir. Ancak miras hakkından feragat eden, mirası reddeden ve mirastan çıkarılan kişiler bu davayı açamaz.

Mirasçılardan her biri kural olarak tek başına muris muvazaası davası açabilir. Terekenin elbirliği halinde olması tek başına dava açmayı etkilemez. Ancak tek başına açılan dava, ilgili taşınmazın yalnız kendi payı oranında açılabilecek tapu iptali ve tescil davası niteliğinde olur. Ayrıca ilgili taşınmazın terekeye dönmesi istendiği durumda diğer mirasçıların onayının alınması ya da bir şekilde temsil edilmeleri gerekmektedir.

 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/250 E. 2020/3302 K. 01.07.2020 T.

‘’…Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Davacı dışında başkaca mirasçısının bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve el atmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması hata-hile-gabin vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçılarının davada muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır…’’

 

Muris Muvazaası Davası Kime Karşı Açılır?

Muvazaalı işlemi yapan kişi, mirasçısı ya da muvazaalı yahut kötü niyetli olarak taşınmazı devralan kişi davalıdır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2014/19395 E., 2017/762 K. 08.02.2017 T.  kararında “…muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalar, mirasbırakanın muvazaalı sözleşme ile taşınmazı devrettiği kişi, onun mirasçısı ya da muvazaalı yahut kötü niyetli olarak taşınmazı devralan ikinci ve sonraki el durumunda bulunan kişiler aleyhine açılabilir.” denmektedir.

Taşınmazın bu kişide bulunması kolaylık sağlar. Ancak taşınmazın bu kişinin elinden çıkmış olma ihtimali de bulunmaktadır. Geçerli olmayan bir sözleşmeyle taşınmaz devralındığından taşınmaz yolsuz olarak devralınmış olmaktadır. Tapuda yolsuz tescil olmaktadır. Kayıt sahibinden taşınmazı devralan iyiniyetli üçüncü kişinin kazanımı korunur.

 

Muris Muvazaası Davasında İspat

Muris muvazaası davasında ispat yükü mirasçılar tarafındadır. Yani ispat yükü davacı taraftadır. 1974 tarihli ve 1974/1-2 Esas ve Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’na göre mirasçılar muris muvazaası davalarını mirasbırakanın halefi olarak değil de kendi haklarına açtıklarından her türlü delille ispatlayabilirler. Ancak hukuka uygun olmayan yollarla elde edilmiş delillere dayanılamaz. Hatta cezai sorumluluk doğurması da söz konusu olabilmektedir. Bu davalarda mirasbırakanın tapulu taşınmazını özel olarak kendinden değil, terekeden mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiğini, kendisinin de dava tarihinde mirasçı olduğunu davacı mirasçı ispatlamalıdır. Bu konuya ilişkin Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2007/10825 E., 2008/1589 K. 12.02.2008 tarihli kararında “…Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan iptal ve tescil davalarında davacının yapacağı iş, kendisinden değil terekeden mal kaçırılmak için taşınmazın muvazaalı temlik edildiğini, murisin ölüm tarihinde ve dava tarihinde kendisinin de mirasçı olduğunu ispat etmekten ibarettir. Bu itibarla iptal, tescil davasının açıldığı ve mirasbırakanın ölüm tarihinde mirasçı olan bir kişinin temlik tarihinde mirasçı olup olmadığının aranmasına gerek olmayıp, durumun davanın açıldığı ve mirasbırakanın ölüm tarihine göre değerlendirilmesi gerekir…” şeklinde belirtilmiştir.

Tanık delili de mirasbırakanın gerçek iradesinin araştırılması noktasında büyük önem arz etmektedir. Yargıtay içtihatlarıyla da birtakım ölçütler şekillenmiştir. Bu ölçütlerden bazıları, mirasbırakanın ekonomik durumu, psikolojik nedenler, ailenin ilişkisinin nasıl olduğudur. Burada temliğin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı, asıl amacın bağış olduğu kanıtlanmalıdır. Mirasbırakanın satmaya ihtiyacı olmadığı veya üçüncü kişinin yeterli alım gücünün bulunmadığı gibi hususlar kanıt için örnek olarak gösterilebilir. İspat için tanık, bilirkişi, keşif ve her türlü yasal delil kullanılabilmektedir.

 

Muris Muvazaası Davalarında Süre

Muris muvazaası davası mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilecektir. Mirasbırakan hayattayken bu dava açılamaz. Mirasbırakanın ölümünden sonra hak düşürücü zamanaşımı süresi işlemez. Muvazaalı işlemler belirli bir sürenin geçmesiyle geçerli hale gelmeyecektir. Bu nedenle muvazaa iddiasıyla dava açmak süreye tabi değildir. Her zaman dava açılabilmesi mümkündür. Bu tarz muvazaalı işlemler tarafların onayıyla da geçerli hale gelmeyecektir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/4581 E., 2018/905 K. 13.02.2018 T.

“…Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davaları sonucunda kurulan kabul hükmü inşai (kurucu) nitelikte olmayıp izhari (açıklayıcı) nitelik taşıdığından ve muvazaa ile illetli olan temlik işlemi baştan itibaren geçersiz sayılacağından, temlik konusu edilen taşınmazın murisin terekesinden maddi anlamla çıktığı düşünülemez. Bunun sonucu olarak da, murisin ölümü ile terekesinin mirasçılarına intikal edeceği ve ölüm tarihi itibarıyla mirasçılarının hak sahibi olacağı gözetildiğinde, taşınmazı haksız olarak kullanan kişinin ecrimisil sorumluluğunun da murisin ölüm tarihinden itibaren başlayacağı açıktır. Hal böyle olunca, ecrimisil hesabının murisin ölüm tarihinden itibaren yapılması gerekirken, daha önceki bir tarihten başlatılması isabetsizdir…”

 

Muris Muvazaası Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre davanın konusunun değerine ve miktarına bakılmaksızın, malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Muris muvazaası davaları, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.408’deki “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradesine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime tabi değildir.” hükmü uyarınca hakem huzurunda çözülememektedir.

Tapu iptal ve tescil davalarında yetkili mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.12 uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Tenkis davalarında ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.11/1-a ve Türk Medeni Kanunu m.576/2 uyarınca mirasbırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Kesin yetkidir, hâkim tarafından re’sen dikkate alınmaktadır.

Birden fazla taşınmaz bulunması ve bu taşınmazların ayrı yargı çevresinde bulunduğu takdirde Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.12/son uyarınca taşınmazlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilmektedir.

 

Yargılama Harç ve Giderleri Ne Kadar?

Yargılama harçları, mahkemeler tarafından verilen hizmet karşılığı olarak alınan paradır. Harçlar kanununa bağlı (1) Sayılı tarifede gösterilmektedir. Başvurma harcı ile karar ve ilam harcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasında, davaya konu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile davacının miras payına göre belirlenmektedir.

Yargılama masraflarıysa, yapılan yargılama sırasında mahkemenin kalemi tarafından yapılan masraflardır. Örnek olarak tebligat, keşif, tanık giderleri, bilirkişi ücret ve giderleri, resmi dairelerden istenen belgelerle ilgili müzekkere giderleri ve benzerleridir. Davacı taraf yargılama harçlarının yanında Gider Avansı Tarifesi’nde belirtilen avans tutarını da peşin olarak ödemek zorundadır. Gerekli ödemeler yapılmazsa bir süre verilir. Bu sürede de ödenmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verilmektedir.

Vekalet ücreti nisbi tarifeye göre belirlenmektedir. Taraflar kendilerini vekil ile temsil ettirmişlerse, karar tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine karar verilmektedir. Dava sonucuna göre mahkeme, tarafların kabul ve ret oranına göre hesap edilen yargılama giderini haksız çıkacak taraftan tahsiliyle yargılama masrafını yapan ve haklı çıkan tarafa ödenmesine karar vermektedir.

 

Kanun Yolları

Muris muvazaası ile ilgili kararlara karşı gidilebilecek olan olağan kanun yolları istinaf ve temyizdir. Olağanüstü kanun yolu ise yargılamanın yenilenmesidir. 2023 yılı itibariyle istinaf sınırı 17.830,00 TL, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı temyiz sınırı 238.730,00 TL, temyiz incelemesinde duruşma sınırı 358.150,00 TL’dir.

Karar veren mahkemenin bağlı olduğu Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili Hukuk Dairesi yetkili Bölge Adliye Mahkemesidir. Özel kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla istinaf kanun yoluna başvuru süresi iki haftadır. (HMK m.345) İlamın taraflara tebliği ile süre başlamaktadır.

Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerince verilen (istisnai hallerde ilk derece mahkemelerince verilen) temyizi mümkün nihai kararlara karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilmektedir (HMK m.361).

İstinaf ve temyiz sürelerine çok dikkat etmek gerekmektedir. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. Süresinde müracaat edilmemesi hak kaybına neden olmaktadır.

 

Muris Muvazaası Davasının Sonuçları

Dava sonucunda yapılmış bulunan satış işleminin muvazaalı olduğu tespit edilirse tapuda yapılan temlik işleminin iptaline karar verilir ve karar geçmişe etkili olarak hüküm ve sonuç doğurur. Satış işlemi hiç olmamış sayılır ve yasal mirasçılar taşınmaz üzerinde hak sahibi olur.

 

İstanbul avukat, Soğanlık avukat, Kartal avukat, Pendik avukat, İstanbul ceza avukatı, İstanbul boşanma avukatı, İstanbul tapu avukatı, İstanbul gayrimenkul avukatı, İstanbul ticaret avukatı, en iyi avukat, uzman avukat, İstanbul tazminat avukatı, Çek senet fatura icra avukatı, GOS Partners, G.O.S. Partners Law Firm & Mediation