x

TAŞINMAZ SİMSARLIĞI SÖZLEŞMESİ

Simsarlık sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu m.520’de ‘’ Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.’’ şeklinde tanımlanmaktadır. Taşınmaz simsarlığı ise ‘’taşınmaz üzerinde ayni ya da şahsi bir hakkın kurulması amacıyla gerçekleştirilen aracılık faaliyeti’’ olarak tanımlanabilmektedir. Ülkemizdeki uygulamada simsarlık en çok “taşınmaz (gayrimenkul) simsarlığı” olarak görülmekte, genel olarak “emlak komisyonculuğu” olarak adlandırılmakta; bu işi meslek edinen kişilere de “emlak komisyoncusu” ya da kısaca “emlakçı” denilmektedir. Simsar, sözleşme yapmak isteyen iki tarafın buluşturulmasını sağlayarak sözleşmenin kurulması için gerekli ortamı sağlamaktadır. Simsarlık sözleşmesinde kural olarak vekalete ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Ancak bazı simsarlık sözleşmelerine uygulanmak üzere bazı özel hükümler öngörmektedir. Ayrıca vekalet ilişkisinde kural olarak ücret zorunluluğu bulunmazken simsarlık sözleşmesinde bulunmaktadır.

Bir kişiye simsarın, satın alacağı veya kiralayacağı taşınmazı göstermesinin ardından düzenlediği ‘’Yer Gösterme Formu’’, kanunda yazılı unsurları taşıması halinde taşınmaz simsarlığı sözleşmesidir. Ücret, süre vb. unsurların da forma yazılmış olması gerekmektedir. Taşınmaza ilişkin ana sözleşmenin kurulması ile simsar ücrete hak kazanmaktadır. Eğer yer gösterme formu imzalanmışsa, yer gösterme işleminin yapılmadığı yönünde aksine iddia yazılı delille ispat edilmelidir. Konuya ilişin Yargıtay’ın kararları bulunmaktadır.

 

Yargıtay 13. HD 2014/5401 E. 2014/30849 K. 13/10/2014 T

“…Dava; tellallık hizmet sözleşmesi alacağından kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş olan gayrimenkul görme ve bilgi formu gereğince, davalıya gösterilip tanıtılacak taşınmazın satış bedeli üzerinden %2 oranında tellaliye ücretinin ödenmesinin taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Davalının, davacı komisyoncuyu devre dışı bırakarak taşınmazı eşi adına satın almış olması nedeniyle sözleşmede öngörülen ve dava konusu yapılan satış bedeli üzerinden sözleşme gereğince üstlendiği ücreti ödemekle yükümlü olduğunda duraksama olmamalıdır. Sözleşmede düzenlenen taşınmazın satın alınması halinde tellallık ücreti ödeneceğine ilişkin hüküm, taraflarca itiraz edilmeksizin imzalanmış olmakla ve aksi yönde yasa hükmü de bulunmamakla sözleşme serbestisi ilkesi gereğince geçerlidir ve sözleşmenin taraflarını bağlar…”

 

Yargıtay 3. HD 2010/12894 E. 2010/16291 K. 12/10/2010 T

“…BK.’nun md. 404/3’e uyarınca “gayrimenkul tellallığı sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerlik kazanmaz.” Hükümde yer alan şekil koşulu geçerlilik şartıdır. Şekil, sözleşmenin geçerlilik şartı olarak öngörüldüğü takdirde yazılı sözleşmenin tellallık sözleşmesinin unsurlarını kapsaması gerekir. Taraflar arasında düzenlenen belge ise “emlak görme belgesi” başlığını taşımakta, sözleşme metninde ise yalnızca söz konusu taşınmazın gösterildiğinden ve ceza koşulundan söz edilmektedir…”

 

Yargıtay 13. HD 2013/11229 E. 23013/21243 K. 12/09/2013 T

“…Sözleşmede davaya konu taşınmazın davacı tarafından davalıya gösterildiği yazılı olup sözleşme geçerlidir. Bunun aksinin davalı tarafça aynı mahiyette bir delil ispatlanması gerekir. Tanık beyanlarına itibar edilemez…”

 

SİMSARLIK SÖZLEŞMESİNİN UNSURLARI

Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin beş ana unsuru bulunmaktadır. Bunlardan ilki taşınmaz simsarlık sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasıdır. Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin geçerli olması için sözleşmenin yazılı olarak yapılması gerekmektedir. TBK m.520/3’te bu husus düzenlenmektedir. İkinci unsur ücrettir. Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde ücret zorunluluğu bulunmaktadır. Sözleşmenin kurulması ile simsar ücrete hak kazanmaktadır. Ücret konusunda taraflar serbestçe anlaşabilmektedir. Ancak sözleşmenin geciktirici koşula bağlandığı durumlarda geciktirici koşul gerçekleştiğinde ücret ödenmektedir. Üçüncü unsur ise, aracılıktır. Simsar iş sahibiyle üçüncü kişi arasındaki sözleşmenin tarafı değildir. Yalnızca bu kişileri bir araya getirmektedir. Dördüncü unsur bağımsızlıktır. Simsar iş sahibinin bir çalışanı değil, bağımsız hareket edendir. Geçicilik ise son unsurdur. Taşınmaz simsarlığı sözleşmesi genellikle tek bir taşınmazı konu almaktadır. Taşınmaza ilişkin sözleşme kurulduğunda da simsarlık sözleşmesi sona ermektedir. Taraflar uzun süre birbirine bağlı kalmamaktadır. Yargıtay taşınmaz simsarlığı sözleşmesinin hukuki niteliği ve unsurlarını Hukuk Genel Kurulu 2014/13-7 E., 2015/1677 K, 17/06/2015 tarihli kararında şu şekilde açıklamaktadır:

“… Uyuşmazlığın çözümü için “tellallık(simsarlık) sözleşmesi” nin hukuki niteliği üzerinde durulmasında yarar vardır:

Tellallık(simsarlık) sözleşmesi mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 404- 409 maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 520-525 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 100 vd. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ticari işler tellallığı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) tarafından ele alınmamıştır. Böylelikle konuya ilişkin olan özel hüküm genel hüküm ikiliği ortadan kalkmıştır.

TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir”. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır. Simsarlık sözleşmesi, 818 sayılı BK’nun 404 vd. maddelerinde, “tellallık” olarak adlandırılıp, düzenlenmiş bulunuyordu.

Bu tanımlardan hareket edilerek simsarlığın unsurları şu şekilde tespit olunabilir:

  1. a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir. O (simsar), iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
  2. b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
  3. c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur.

Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki TBK. m. 520/3 (BK m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme (asıl sözleşme), herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.

Simsarlık sözleşmesi, vekalet sözleşmesinin konusu belirli (akit yapma hususunda aracılık faaliyetinde bulunma) ve simsarın her zaman ücrete hak kazandığı özel bir çeşididir. Bu sebeple TBK. m. 520/2’ye (BK m.404/2) göre “simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekalete ilişkin hükümler uygulanır” denilmiştir.

Simsarlığın önem ve yararı şu şekilde açıklanmaktadır: Bir akdin yapılması için tarafların birbirleriyle buluşmaları lazımdır. Fakat bu buluşma her zaman kolay bir şekilde olmaz; hatta çoğu zaman bazı zorluklarla karşılaşılabilir. Mesela taraf olacakların birbirlerini tanımamaları, ayrı ayrı mahallerde bulunmaları, aynı dili konuşmamaları gibi sebepler onların birbirini bulmalarına ve sözleşmeyi yapmalarına mâni olabilir. İşte çeşitli sebeplerden ötürü bir araya gelemeyen kimseleri birbirlerine yaklaştırmak hususunda aracılık yapmayı kendilerine meslek edinen şahıslardan müteşekkil bir sınıf olup, eski zamanlardan beri mevcuttur. Zamanımızda iş aleminin zaruri kıldığı ihtisaslaşma ve iş bölümü dolayısıyla tellallık mesleği ticaret hayatının vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir…”

 

SİMSARIN ÜCRETE HAK KAZANMASI

Türk Borçlar Kanunu m.521’de simsarın hangi durumda ücrete hak kazanacağı belirtilmektedir.

‘’ (1) Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır.

(2) Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun gerçekleşmesi hâlinde ödenir.

(3) Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış olsa bile giderleri ödenir. ‘’

Hükmün lafzına bakıldığında simsarın ancak sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanacağı anlaşılmaktadır. Ancak bu hüküm emredici bir hüküm değildir, iş sahibi ve simsar kendi aralarında ücrete hak kazanma şartlarını ve zamanını kendi aralarında serbestçe kararlaştırabilirler.

 

SÖZLEŞMEDEN CAYMANIN SONUÇLARI NELERDİR?

Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde kural olarak vekalet sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.512’de “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.’’ düzenlemesi bulunmaktadır. Simsarlık sözleşmesinde de sözleşme her zaman tek taraflı olarak sona erdirilebilir. Bu sona erdirme herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Açık veya örtülü olarak kullanılması mümkündür. Ancak TTK m.18/3’e göre, tacir olan iş sahibi ve simsar arasında yapılan sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik posta sistemi ile yapılmalıdır. Ayrıca sözleşme simsarın ölümü, ehliyet kaybı, iflas gibi durumlarda da sona erebilmektedir.

Sözleşmeden cayma kanunen bir hükme bağlanmamıştır. Öğretideki baskın görüşe göre TBK m.512/2’ye göre, “Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmünün uygulanması doğru olacaktır. Zararın kapsamı menfi zarar olarak sınırlandırılabilir. Menfi zarar, alacaklının sözleşme yapılmasaydı uğramayacağı zararları bu kalem içerisine girmektedir. Simsarlık sözleşmesinde simsarın aradan çıkarılmak istenmesine sıkça rastlanmaktadır. Üçüncü kişi ve iş sahibi simsarın ücretini ödemekten kaçınmaktadır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E.2014/6563, K.2014/13898, 22.10.2014 tarihli kararında; simsarın iş sahibi tarafından aradan çıkarılarak, ana sözleşmenin kurulması halinde, sözleşmeden dönme gerçekleşmiş olsa bile simsarının ücrete hak kazanacağı görüşündedir.

‘’ …2) BK’nun 404.maddesi gereğince, gayrimenkul tellallığı sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli değildir. Somut olayda taraflar arasında yazılı alım-satım ve komisyon anlaşması yapıldığı, davacı komisyoncunun taşınmazı alıcı davalıya gezdirip gösterdiği, alıcı ile satıcıyı biraraya getirip alım-satım bedeli ve komisyon ücreti de belirlemek suretiyle anlaşma sağladığı hususlarında çekişme bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; tüm bunlara rağmen sözleşmeden cayma halinde komisyon ücretinin ödenip ödenmeyeceği, ödenecekse miktarının ne olacağı hususlarına ilişkindir.

Yukarıda da açıklandığı gibi davacı emlakçı olarak üzerine düşen edimlerini tümüyle yerine getirdiği, buna rağmen davalı satıcının geçerli bir yasal neden (örneğin hata, hile, gabin, mücbir sebep vs.) olmaksızın alım-satımdan caydığı anlaşıldığından, sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa gereği satıcının sorumlu olduğu komisyon ücretinden sorumlu bulunduğu hususu tartışmasızdır. Somut olayda olduğu gibi sözleşmede, cayma halinde cayan tarafın alım-satım sözleşmesinde yer alan karşı tarafın komisyon ücretini de ödeyeceği yönündeki kararlaştırma bir cezai şart (Bk.md.158) olarak kabul edilip, sözleşmeden cayan davalı (satıcının) kendisine ait olan komisyon ücretinin dışında normalde alıcıya ait olan komisyon ücretinden de kural olarak sorumludur. Ancak, BK’nun 161/son maddesi gereğince hakim cezai şart miktarını fahiş bulursa tenkisle mükelleftir.

Mahkemece delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin tümüyle reddi doğru görülmemiştir.

Yapılacak iş; davalının, alım-satımdan vazgeçmesi ve sözleşmede cayma halinde ödenecek komisyon ücretinin açıkça belirlenmiş olması karşısında, hem kendine ait olan ve hemde alıcıya isabet eden komisyon ücretinden sorumlu olduğu kabul edilip, alıcıya ait ücretin cezai şart olduğu da değerlendirilerek (fahişlik olgusu gözetilip) hakkaniyet ölçüsünde indirim yapılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurmaktan ibarettir…’’

Taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde cezai şart belirlenmesi mümkündür. Ancak sözleşmede fahiş bir cezai şart belirlenmesi galinde hakim TBK m.525’e göre ücreti hakkaniyete uygun şekilde indirebilmektedir. Taraflar tacir değilse hakim fahiş ücret miktarını re’sen inceleyebilmektedir. Sözleşmeye aykırılık, sözleşmeden dönme veya haricen satış durumlarında Yargıtayca sözleşme bedelinin tamamı cezai şart olarak sayılmamaktadır. Sözleşme üzerinde belirlenen kısım cezai şart olarak kabul edilmektedir. Yargıtay yerleşik içtihatlarında da simsar aradan çıkarılıp sözleşme yapılsa da simsar ücrete hak kazanır. Konuya ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E.2013/7180, K.2013/18470, 04.07.2013 tarihli kararı bulunmaktadır.

“…Taraflar arasında… yazılı şekilde yapılmış olan 14.01.2011 tarihli tellallık sözleşmesinin 5.2 maddesinde taşınmazların satışı halinde satış bedelinin %3’ü oranında hizmet bedelinin… ödenmesinin taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmede… müşterinin sözleşmeye aykırı davranması halinde satış bedelinin %6’sı oranında hizmet bedeli ve cezai şartın davalıya ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşme hükümlerinin bir bütün halinde değerlendirilmesi halinde, davalının taşınmazı satmaktan vazgeçmiş olması halinde, davalı tarafından ödenmesi öngörülen, satış bedelinin toplam %6’sı oranındaki bedelin, %3’ünün tellaliye bedeli, geri kalan %3’ün ise cezai şart olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekmektedir. Bu durumda davalı tacir de olmadığından… cezai şartın fahiş olması halinde ise tenkisi gereklidir. Ceza koşulunun fahiş olup olmadığı, tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınan ceza miktarı, hak, adalet ve nefaset kurallarına uygun olarak tespit edilmelidir…”

Sözleşmede cezai şartın ne şekilde gerçekleşeceği konusu yazılı olabilmektedir. Sözleşmede cezai şart yazılmaktaysa bu durumda koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmalıdır. Konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E.2014/13-7, K.2015/1677, 17.06.2015 tarihli kararı bulunmaktadır.

“…Taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinde “…taşınmazlardan herhangi birini ben veya kan veya sıhri hısımlardan biri satın aldığı takdirde …” belirtilen değer üzerinden %3 oranında komisyon ücretini ve Geç ödeme halinde %10 cezai şartı ödemeyi taahhüt ettiği yazılıdır. Taraflar arasındaki sözleşme metninde davalının eşinin satın almasına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Davalının eşinin bu sayılanlar dahilinde bulunmadığı açıkça bellidir. Bu durumda davalının sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden bahsedilemez…”

 

YARGITAY KARARLARI

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.06.2015 T. 2014/1 E. 2015/1539 Kararı

“BK. m. 521 vd. düzenleme içinde, simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir: a) Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi (vekalet veren) ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. BU ŞART, İŞ SAHİBİNİN, KENDİSİNE TEKLİF OLUNAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERLE SÖZLEŞME YAPMAYI SEBEPSİZ OLARAK RED ETMESİ HALİNDE DE GERÇEKLEŞMİŞ SAYILMALIDIR. Bu konu, TBK. m. 175’in kapsamı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Fakat asıl sözleşmenin geçerli olarak kurulması lazım ve yeterlidir. Ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekli değildir. Geciktirici şarta bağlı olarak yapılmış sözleşmelerde, şartın gerçekleşmesi beklenmelidir. Bu düzenlemeyi getiren TBK. m.521/1 hükmü, emredici değildir. Taraflar, asıl akit kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi halinde ödeneceğini de kararlaştırabilirler. b) Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK. m. 521/1 bu şartı, “yaptığı faaliyet sonucunda” sözleriyle ifade etmiştir. BU ŞARTIN AKSİ DE KARARLAŞTIRILABİLİR. c) TBK. m. 523’de düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 9. Baskı, İstanbul 2011, s.604 vd).

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 17.12.2018 T. 2016/15644 E. 2018/12221 Kararı

“…T.B.K.’nun 520. maddesi gereği, simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. (TBK.521) 

Simsarın ücret isteyebilmesi için simsarın çalışmasının sözleşmenin yapılmasına neden olması gerekir. Ne var ki T.B.K’nun bu maddelerindeki düzenleme kamu düzenine ilişkin olmadığı için taraflar bunun aksini kararlaştırabilirler. Taraflar arasında yapılan 30.04.2014 tarihli sözleşmenin 1. maddesinde “Satıcı, iş bu akdin imzası anında … komisyoncusuna taşınmazın yukarıda gösterilen satış bedelinin %3 üne tekabül eden meblağı komisyon ücreti olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir’ sözleşmenin 3. maddesinde ‘satıcı ve alıcıdan her biri daha sonra alım ve satımdan vazgeçene hem kendi ödeyeceği komisyon ücretinive hem de diğer tarafın ödeyeceği komisyon ücretinin tamamını … komisyoncusuna ödemeyi kabul ve taahhüt eder’” demiştir. Davacı ve davalı tarafça imzalanan bu sözleşme geçerli olup, Mahkemece taraflarca kabul edilmiş olan sözleşme maddeleri göz önünde bulundurularak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” 

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun. 3.4.2002; 13/257 sayılı ilamında; UYGULAMADA ÜCRETE HAK KAZANABİLMEK İÇİN SİMSARIN SÖZLEŞMEYİ YAPMA AŞAMASINA GETİRMESİ YETERLİ GÖRÜLMÜŞTÜR. Örnek: “Hazırlık işleminin ikmalinden sonra davalı satıcı, dava dışı alıcıya tapuda temlikten tek taraflı olarak vazgeçtiğine göre davacı alıcının ödemesi gereken %2’lik ücreti de, yine sözleşme hükmü uyarınca, bu defa ceza koşulu olarak davalı satıcıdan isteyebilir.”)” Aynı ilamda; “Tellal sözleşmede açıkça kararlaştırılmış ise, hazırlık işlemlerinin ikmali halinde dahi ücrete hak kazanır.” açıklaması mevcuttur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Nihat YAVUZ, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi 2. Cilt, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2015, s.2770).

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 07.04.2016 T. 2015/2972 E. 2016/9885 Kararı

“…Davacı, eldeki dava ile sözleşmeye dayalı olarak başlattığı takibe vaki itirazın iptalini istemiştir. Mahkemece, her ne kadar davalının dava konusu taşınmazın maliki olmadığı ve gerek sözleşme tarihinde gerekse taşınmazın satım sözleşmesinin düzenlendiği tarihte davalının ifa imkanından yoksun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; taraflar arasında imzalanan 15.06.2011 tarihli sözleşmenin 6.maddesinde, teklif edilen bedelle müşteri temin edilmesine rağmen mal sahibinin sözleşmeden cayması halinde, simsarın bu sözleşme ile kabul edilen komisyon ücretinin tamamına hak kazanacağı; 7.maddesinde ise simsarın alıcı ile satış sözleşmesi yapabileceği yazılıdır. Davacı da, 03.07.2011 tarihinde dava dışı ….. ile davalının kendisine vermiş olduğu yetkiye dayanarak sözleşme imzalamıştır. Bu sözleşmede davalı satıcının imzasının bulunmaması davacıya verilen sözleşme yapma yetkisi karşısında önem taşımamaktadır. Hal böyle olunca, Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olduğu gözetilerek ve sözleşme hükümleri değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”

İstanbul avukat, Soğanlık avukat, Kartal avukat, Pendik avukat, İstanbul ceza avukatı, İstanbul boşanma avukatı, İstanbul tapu avukatı, İstanbul gayrimenkul avukatı, İstanbul ticaret avukatı, en iyi avukat, uzman avukat, İstanbul tazminat avukatı, Çek senet fatura icra avukatı, GOS Partners, G.O.S. Partners Law Firm & Mediation