KİRA HUKUKUNDA İKİ VEYA DAHA FAZLA KİRA SÖZLEŞMESİ BULUNMASI HALİNDE GEÇERLİLİK
Uygulamada, yüksek bedelle kiralanacak taşınmazların kiralama işleminde kiraya veren ile kiracı arasında birden fazla (İki veya daha fazla) kira sözleşmesi imzalandığı görülmektedir. Kira sözleşmelerinden birinde yüksek ve gerçek olan kira bedeline yer verilirken, diğerinde ise düşük ve gerçek olmayan kira bedeline yer verilmektedir. Çoğunlukla taraflar arasında yüksek bedelli kira sözleşmesi uygulanmakta, düşük bedelli olarak imzalanan kira sözleşmesi daha az vergi ödemek maksadıyla vergi dairesine veya resmi kurumlara ibraz edilmektedir. Yargıtay tarafından vergi dairesine teslim edilmek üzere hazırlanan kira sözleşmesi muvazaalı, yüksek bedelli kira sözleşmesi geçerli kabul edilmektedir. Kiracının daha yüksek bedelle kira sözleşmesi imzalamasının fiili ve hukuki hiçbir mantığı olmadığını kabul etmektedir.
Emsal Yargıtay kararlarını incelediğimizde Yargıtay’ın isabetli şekilde, “Düşük bedelli sözleşmenin muvazaalı olduğu ve vergi dairesine ibraz etmek üzere düzenlendiği”, “İcraya konulan yüksek bedelli sözleşmeye ilişkin olarak borçlunun imzayı inkar etmediği sürece düşük bedelli sözleşmeye dayanarak itiraz ederek yüksek bedelli sözleşmeye ilişkin borçtan kurtulamayacağı”, “Kiracının aynı dönem ve aynı konuda iki farklı kira bedelli sözleşme imzalaması halinde yüksek bedelli sözleşmeyi imzalamasında sözleşmenin gerçekten yürürlükte olan sözleşme olması dışında bir menfaati olamayacağı ve bu sebeple bu sözleşmenin geçerli kabul edilmesi gerektiği” hususlarını tespit ettiği görülmektedir.
Kiracı imza inkarında bulunmadığı takdirde icra mahkemesinde sözleşmelerin muvazaalı olduğu iddiasında bulunamaz. Çünkü, imza itirazında bulunmayan borçlu takibin dayanağı olan kira sözleşmesini ve kira bedelini kabul etmiş sayılır.
Aşağıda benzer durumlarla ilgili Yargıtay içtihatlarına yer verilmektedir.
EMSAL YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/3138 E., 2016/729 K., 09/02/2016 T.
‘’ Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, davacı kiracı tarafından davalı kiraya veren aleyhine açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı ile 12.09.2011 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli ve yıllık 11.000 TL bedelli kira sözleşmesi imzaladıktan sonra taşınmazın bulunduğu yerdeki kira bedellerinin daha düşük olduğunu öğrendiği için, 01.01.2012 başlangıç tarihli, 1 yıl süreli ve yıllık 5.000 TL bedelli yeni bir sözleşme yapıldığını, davacının başlattığı takibe dayanak olarak gösterdiği sözleşmenin iptal edilerek 01.01.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin geçerli olduğundan ve bu sözleşmeye göre kira bedelinin ödendiğinden davacıya kira borcu bulunmadığını belirterek, davalı kiraya veren tarafından, 2012 yılı kira alacağı ve faiz toplamı 11.932,40 TL kira alacağının tahsili için… 5. İcra Müdürlüğünün 2012/11607 sayılı dosyasında başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı kiralayan; davacı tarafından sunulan sözleşmeyi imzaladıklarını hatırlamadıklarını, stopaj vergisinin düşük gösterilmesi için davacı tarafından düzenlenmiş olabileceğini ancak asıl kira sözleşmesinin, takibe dayanak olan yıllık 11.000 TL bedelli sözleşme olduğunu savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık aynı taşınmaz için düzenlenen 12.09.2011 başlangıç tarihli, yıllık 11.000 TL ve 01.01.2012 başlangıç tarihli yıllık 5.000 TL bedelli sözleşmelerden hangisine itibar edileceği noktasında toplanmaktadır. 01.01.2012 başlangıç tarihli 1 yıl süreli ikinci sözleşmede ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı gibi, ilk sözleşmenin yapılmasından sonra yıllık kira parasının fahiş oranda 11.000 TL’den 5.000 TL ye indirilmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır. Tüm bu var olan durum karşısında davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlenen 12.09.2011 başlangıç tarihli 5 yıl süreli ve yıllık 11.000 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken muvazaalı kira sözleşmesi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanun’la eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/7634 E., 2019/5336 K., 12/06/2019 T.
‘’Taraflar arasında aynı taşınmaz için düzenlenmiş 01.06.2012 başlangıç tarihli 5 yıl süreli, aylık 3.500 TL bedelli ve aylık 5.250 TL bedelli iki ayrı kira sözleşmesi bulunduğu ve sözleşmelerdeki imzaların taraflara ait olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık hangi sözleşmenin tarafların gerçek iradesine uygun olduğu hususundadır. Davalı, vergi ödemesi nedeniyle düşük bedelli sözleşmenin imzalandığını iddia etmektedir. Davacı, davalının dayandığı aylık 5.250 TL bedelli kira sözleşmesine karşı imza inkarında bulunmamıştır. Davacı-kiracının yüksek bedelli kira sözleşmesini imzalaması için geçerli bir nedeni olmadığı gözetildiğinde düşük bedelli sözleşmenin vergi dairesine ibraz için düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlendiği anlaşılan 5.250 TL bedelli kira sözleşmesi hükümleri uyarınca uyuşmazlığın çözümü gerekirken yazılı gerekçeyle 3.500 TL bedelli sözleşmeye değer verilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/5385 E., 2015/422 K., 19/01/2015 T.
‘’05.11.2012 başlangıç tarihli aylık 4.000,00 TL bedelli kira sözleşmesini ibraz ederek aylık kira parasının 4.000,00 TL olduğunu savunmuş davacı vekili ise davalıca ibraz edilen kira sözleşmesinin vergi dairesine ibraz edilmek üzere imzalandığını ileri sürmüştür. 05.11.2012 başlangıç tarihli ve 4.000,00 TL bedelli kira sözleşmesinin 8.000,00 TL bedelli kira sözleşmesinden sonra imzalandığı tarafların kabulündedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık aynı taşınmaz için düzenlenmiş 05.11.2012 başlangıç tarihli, aylık 8.000,00 TL ve aylık 4.000,00 TL bedelli sözleşmelerden hangisine itibar edileceği noktasındadır. 05.11.2012 tarihli ikinci sözleşmede ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı gibi, ilk sözleşmenin yapılmasından sonra aylık kira parasının fahiş oranda 8.000 ,00 TL’den 4.000,00 TL ye indirilmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır. Tüm bu var olan durum karşısında davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlenen 05.11.2012 başlangıç tarihli ve aylık 8.000,00 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken muvazaalı kira sözleşmesi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/1617 E., 2009/4503 K., 14/05/2009 T.
‘’Sözleşmedeki imzaların taraflara ait olduğu da uyuşmazlık konusu değildir. Davalı tarafından sunulan ve daha sonra düzenlenen 10.10.2006 başlangıç tarihli sözleşmenin vergi dairesine sunulduğu da anlaşılmaktadır. Bu durumda sonradan düzenlenen düşük bedelli sözleşmenin vergi dairesine ibraz için düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gerçek iradesine uygun olarak düzenlenen davacının sunduğu 9.10.2006 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü gerekirken yazılı gerekçeyle davalının sunduğu sözleşmeye değer verilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2011/3763 E., 2011/8048 K., 17/03/2011 T.
‘’Alacaklı icra takibinde taraflar arasındaki 05.08.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesine dayanmış ve takip talepnamesinde bildirdiği bedel üzerinden kira parasının ödenmesini talep etmiştir. Borçlu ise itirazında takip dayanağı kira sözleşmesindeki imzasına karşı çıkmamış taraflar arasında geçerli başka bir kira sözleşmesi bulunduğunu belirterek bahsi geçen sözleşme uyarınca kira bedellerinin ödendiğini ileri sürmüştür. İİK’nun 269/2. maddesi gereğince borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılır. Anılan maddenin düzenlenmesi karşısında aynı dönemi kapsayan ve fakat farklı kira bedelini içeren sözleşme dikkate alınamaz. Takip dayanağı kira sözleşmesindeki imzasını inkâr etmeyen borçlu ne maksatla olursa olsun birden fazla kira sözleşmesi imzalandığı hususunu icra mahkemesinde ileri süremez. Davalı borçlu imzası inkâr edilmeyen kira sözleşmesine göre takip konusu borcunu ödediğini İİK’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerden biri ile kanıtlayamadığından istemin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/12081 E., 2013/13936 K., 10/10/2013 T.
‘’Davacı vekili 01.12.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayalı olarak davalı aleyhine 25.01.2013 tarihinde başlattığı icra takibinde 2012 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, 2013 yılı ocak ayları olmak üzere toplam 60.750 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. Davalı borçlu ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde icra takibine yaptığı itirazında, kira bedelinin yatırıldığını, alacaklıya hiçbir borcunun olmadığını bildirmiştir. Davalı cevabında 01/01/2012 başlangıç tarihli ve 01/01/2014 bitiş tarihli aylık kira bedeli 1600 TL olan kira sözleşmesine dayanarak aylık kira bedelinin 1600 TL olduğunu ileri sürmüş ve takip konusu döneme ilişkin ödeme dekontları sunmuştur. İİK.’nun 269/2.maddesi gereğince imzasına karşı çıkılmayan takibe dayanak kira sözleşmesinden farklı kira bedelini içeren borçlu tarafından ibraz edilen kira sözleşmesinin bu takipte dikkate alınması mümkün değildir. Ne maksatla birden fazla kira sözleşmesinin imzalandığı hususu borçlu tarafından yerel mahkemede açılacak bir davada ileri sürülebilir. Bu nedenle davalının aylık kira bedelinin 1600 TL olduğu savunmasına itibar edilemez ise de mahkemece davalının sunduğu dekontlar incelenip davalı ödemeleri üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.’’
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/491 E., 2005/471 K., 21/09/2005 T.
‘’Taraflar arasında, aynı taşınmazla ilgili olarak aynı gün düzenlenen ve kira bedelinin miktarı dışındaki yönlerden ayniyet gösteren iki ayrı kira sözleşmesinden, 2000 USD aylık kira bedelini içeren sözleşmenin muvazaalı olduğu, tarafların gerçek iradelerine uygun ve kendi aralarında geçerli bulunan sözleşmeye göre de kira parasının aylık 5000 USD olduğu, davalı kiralayan tarafından kanıtlanmıştır.
Önemle belirtilmelidir ki; bedelde muvazaa halinde, bedeli ödeyecek olan taraf muvazaalı bedeli değil, gerçek bedeli ödemekle yükümlüdür. Bu ilkenin gereği olarak, somut olayda, davalı kiracı, tarafların gerçek iradelerine uygun 5000 USD tutarındaki kira bedelini içeren sözleşme uyarınca, davacı kiralayana anılan miktarda kira parası ödemekle yükümlüdür. Muvazaalı olduğu için yok hükmünde bulunan; aylık 2000 USD kira bedelini içeren sözleşme çerçevesinde, anılan miktarda bedel ödemek suretiyle kiracının kira parasını ödeme yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunun kabulüne hukuken olanak yoktur.
Bu ilkelere göre;
Davacı kiralayanın aylık 5000 USD kira bedelini esas almak suretiyle, eksik ödenen kira bedelinin tahsili istemiyle icra takibi yapmakta haklı ve dolayısıyla davalı kiracının bedele yönelik itirazının haksız olduğunun; temerrüt olgusunun ve temerrüt nedeniyle tahliye koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin bu kabul çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü zorunludur.
Yerel Mahkeme de, aylık 5000 USD kira bedelini içeren sözleşmeye geçerlilik tanımak suretiyle, davacı kiralayanın, bu sözleşme uyarınca, aylık kira parasının 5000 USD üzerinden 30 günlük yasal süre içerisinde ödenmesi, aksi taktirde temerrüt sebebiyle tahliye davası açılacağı yönündeki ihtarnamesine rağmen, kira parasının anılan süre içerisinde ödenmemiş olmasına dayanarak, davacı kiralayan yararına temerrüt sebebiyle tahliye koşullarının gerçekleşmiş olduğunu kabul etmiş ve hükmünü bu gerekçe doğrultusunda kurmuştur.
Yerel Mahkemenin bu kararı hem gerekçesi ve sonucu ve hem de düşük stopaj ödenmesi amacıyla düzenlenen ikinci (aylık 2000 USD kira bedelini içeren) kira sözleşmesi bakımından, ilgililer hakkında yasal soruşturma yapılmak üzere durumun mali yönden Ankara Defterdarlığına bildirilmesi yönünden, somut olaya ve hukuka uygundur.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.’’
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/4198 E., 2017/16285 K., 06/12/2017 T.
‘’Somut olayda; Davacı alacaklı, 01/03/2014 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli yazılı kira sözleşmesine dayanarak 13/08/2014 tarihinde başlattığı icra takibi ile 20.06.2014 tarihinde ödenmesi gereken 20.000,00 TL kira ve 266,30 TL işlemiş faiz alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlu süresinde verdiği itiraz dilekçesi ile borca itiraz etmiştir.
Takip dayanağı kira sözleşmesinin 8. maddesinde; kiralanan işletmenin yıllık kira bedelinin 40.000,00 TL net olduğu, kira ücretinin 20.000,00 TL sinin 13/04/2014 tarihine kadar bakiye 20.000,00 TL sinin de 20 Haziran tarihinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davalı itirazında; takibe dayanak yazılı kira sözleşmesinin varlığına ve sözleşmedeki imzaya itiraz etmemiş, yargılama aşamasında ibraz ettikleri … 6. Noterliğinin … yevmiye numaralı 16/05/2014 başlangıç tarihli, bir yıl süreli yıllık net 15.000,00 TL bedelli kira sözleşmesi ile takip dayanağı kira sözleşmesinin geçersiz olduğunu savunmuştur. Davalının itiraz içeriğine göre takip dayanağı kira sözleşmesi kesinleşmiştir.
Taraflar arasındaki kira sözleşmesi ya tarafların karşılıklı anlaşmaları ile ya mahkeme kararı ile ya da kiralananın yok olması ile sona erer. Davalı tarafından ibraz edilen düşük bedelli kira sözleşmesinin Vergi Dairesi’ne ibraz için düzenlendiği, sonraki tarihli kira sözleşmesinde takip dayanağı kira sözleşmesinin taraflarca feshedildiğine dair herhangi bir düzenleme yer almadığı anlaşıldığından tarafların iradesini yansıtan takibe dayanak 01/03/2014 başlangıç tarihli ve üç yıl süreli yazılı kira sözleşmesi dikkate alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2008/13750 E., 2009/3661 K., 22/04/2009 T.
‘’Davacılar vekili dava dilekçesinde dava konusu taşınmazı satın aldıklarını, eski malik ile davalı Erol arasında 01.06.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli ve aylık 7.500.-TL. kira bedeli üzerinden imzalanan kira sözleşmesine dayanarak Erol’a karşı icra takibi başlattıklarını, davalının haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu iddia ile haksız itirazın iptali ve temerrüt nedeni ile kiralanın tahliyesini, ayrıca davalının ibraz ettiği ve eski malik ile davalı E. Tekstil. Ltd. Şti. arasında imzalandığı belirtilen 01.06.2005 tarihli ve beş yıl süreli, aylık 1.000.-TL’sından iki yıllık kira bedelinin peşin ödendiği yazılı kira sözleşmesinin imzalanmasının hayatın olağan akışına ters olduğu ve muvazaalı olarak imzalanan bu kira sözleşmesini kabul etmediklerini belirterek davalı şirketin fuzuli işgal nedeni ile tahliyesini istemiştir. Davalılar vekili, eski malik ile Erol arasında kira sözleşmesinin imzalandığını ancak daha sonra aralarında bu sözleşmeyi feshederek, eski malik ile şirket adına düşük bedelli kira sözleşmesini imzaladıklarını, davalı Erol’un hiçbir zaman fiilen kiracı olmadığını, asıl kiracının davalı şirket olduğunu ve sözleşmede yazılı olduğu gibi iki yıllık kira bedelinin peşin ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece taraflar arasında kira bedelinin ihtilaflı olduğu ve temerrüt olgusunun unsurları itibarı ile oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Şirket adına tanzim olunan sözleşmeyi şirketin temsilcisi olmamasına rağmen davalı Erol’un imzaladığı görülmüştür. Mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda kiralananın rayiç kira bedelinin aylık 7.500.-TL. olduğu belirlenmiştir. Böylece eski malik ile imzalanan 01.06.2005 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli düşük bedelli kira sözleşmesinin akdedilmesinin hayatın olağan akışına ters olduğu ve vergi dairesine verilmek üzere taraflar arasında muvazaalı olarak düzenlendiğinin kabulü ile esli malik ile davalı Erol arasında imzalanan kira sözleşmesine değer verilmesi gerekir. Mahkemece uyuşmazlığın bu sözleşmeye göre çözümlenip varsa ödemeler de dikkate alınarak temerrüt olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan davalı şirket hakkında istenen fuzuli işgal nedeniyle tahliye istemi hakkında olumlu ve olumsuz bir karar verilmemiş olması da bozmayı gerektirir.
Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekir.’’
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/7188 E., 2015/10560 K., 30/11/2015 T.
‘’Taraflar arasındaki uyuşmazlık aynı taşınmaz için düzenlenmiş 01/11/2009 başlangıç tarihli, aylık 2.000,00 TL ve aynı tarihli, aylık 220,00 TL bedelli sözleşmelerden hangisine itibar edileceği noktasındadır. Davacı takipte aylık 2.000 TL bedelli sözleşmeye dayanmış, davalı tarafından sunulan sözleşmedeki imzasını inkâr etmemekle birlikte bu sözleşmenin stopaj için düzenlendiğini bildirmektedir. Davalı kiracı aynı tarihli ve 220 TL bedelli yeni bir kira sözleşmesi sunmuş ise de takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzasını inkâr etmemekte ve fakat sözleşmenin davacıya boş olarak verildiğini davalı tarafından sonradan doldurulduğunu savunmaktadır. Boş sözleşmeye imza atanın sonradan bunun sözleşmeye aykırı doldurulduğuna ilişkin beyanına itibar edilemeyeceği gibi bundan ayrı davalının sunduğu ikinci sözleşmede ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh de bulunmamaktadır. Öte yandan ilk sözleşmenin yapılmasından sonra aylık kira parasının fahiş oranda 2.000,00 TL’den 220,00 TL ye indirilmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır. Tüm bu var olan durum karşısında davalının dayandığı kira sözleşmesinin kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiği ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporları da takibe konu dönemde kiralananın aylık kira bedelinin 220 TL olamayacağını doğrulamaktadır. Bu durumda takipte dayanılan aylık kirası 2.000 TL olan yüksek bedelli kira sözleşmesine değer verilmesi gerekir. Uyuşmazlığın 01/11/2009 başlangıç tarihli ve aylık 2.000,00 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken muvazaalı kira sözleşmesi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.’’
Yorum yaz